Kapitalist Ekonomi Nedir?

Kapitalist Ekonomi Nedir?

Kapitalist Ekonomi

Kapitalist ekonomik sistem, sermaye birikiminin sürekliliğini sağlamak üzere ortaya çıkan kâr oranlarını arttırma ve ekonomik büyüme zorunluluğu nedeniyle birbiriyle iç içe işleyen döngüsel iktisadi süreç ve etkileşim örüntüleri üretir. Bu süreçte sermaye birikimi bir zorunluluktur. Aksi taktirde yok olmak kaçınılmazdır. Bu durum, ekonomik aktörlerin sürekli olarak yeni pazar arayışı içine girmelerine yol açar. Yeni pazarlar bulma çabası pazarları mekan olarak genişletir. Ancak bu yeterli değildir. Daha önce var olamayan ihtiyaçları üreterek ya da ekonomik faaliyetin bir unsuru haline gelmemiş ihtiyaçları ekonomiye dahil ederek yeni pazarların üretilmesi gerekir. Böylece ekonomik faaliyetler daha önce olmadığı kadar küresel bir boyut kazanır, yenilik üretimini, ekonomik değişim süreçlerini her seferinde daha da hızlandırır. Hızlanan değişim ekonomik sistemde belirsizliklerin artması ve krizlerle kendisini gösterir. Sermaye birikimi ve kar hedefi kapitalizmin kaygan ve belirsiz ekonomik zeminini üretir. Bu zeminde ayakta kalmak yeni pazar ve yenilik üretme arayışlarının katlanarak artmasına neden olur. Bu süreç, her seferinde daha kaygan ve belirsiz bir ekonomik zeminin üretilmesi ile sonuçlanır.

 Enflasyon Nedir? ➤

Kapitalizmin altı temel niteliği bulunmaktadır.

  • Yoğun bir sermaye birikimi ile bunun sonucunda ortaya çıkan sürekli büyüme ve kar arttırma zorunluluğu
  • Kar arttırma ve büyüme zorunluluğunun getirdiği pazar arayışı
  • Pazar arayışı nedeniyle uluslararası ekonomik ilişkilere girme mecburiyeti ile buna destek verecek güçlü bir devletin varlığı
  • Sürekli krizlerin yaşandığı belirsiz ve kaygan ekonomik zeminde ayakta kalma çabası
  • Bu çabanın getirdiği üretim, teknoloji ve ekonomik örgütlenmede sürekli bir yenilik yaratma gereği
  • Bu gerekliliği yerine getirebilecek niteliklere sahip insan kaynağı

Tarihçesi

Kapitalizmin başlangıcından günümüze kadar devam eden yaklaşık beş yüzyıllık süre içinde gerek kapitalizm gerekse toplumsal yapılar daha öncesinde görülmemiş boyutta ve hızda bir değişmeye konu olmuşlardır. Kapitalizm, Amerika’nın keşfi ve sömürgecilik hareketlerinin neticesinde doğmuştur. Sömürgecilik zaman içinde sömürgeci ülkelerle sömürgeler ve dünyanın geri kalanı arasında giderek genişleyen ve biçim değiştiren uluslararası ticari faaliyetleri doğurmuştur. Böylece kapitalizmin ilk aşaması olan ticari kapitalizm dönemi başlamıştır. 18. yüzyıl sonunda ticari kapitalizm dönemi kapanmış ve yerini sanayi kapitalizm dönemine bırakmıştır. Bugüne gelindiğinde sanayi kapitalizminin yerini sanayi sonrası kapitalizm almış ve sermaye birikiminin kaynağı yeni bilgi, tasarım ve teknoloji üretimi haline gelmiştir. Ancak hangi sıfatla anılırsa anılsın kapitalizm için uluslararası ticaret her zaman bir can damarı olmuştur.

Bir toplumun zenginliği, o toplumda harcanan üretken emek miktarına bağlı olduğunda, sonuç, üretimin arttırılması dolayısıyla emeğin harcanmasını mümkün kılacak her türlü koşulun toplumun genel yararını da beraberinde getirmesi olacaktır. Öyleyse yapılması gereken de emek gücünün mümkün olan en yüksek düzey ve verimlilikte üretime koşulmasıdır. Bu gerçekleştirildiği takdirde genel refah düzeyi ve zenginlik de kendiliğinden artacaktır.

Sermaye yoğunluğunu arttırmaya devam edemeyen kişi, firma, küresel şirket her halükarda yıkımla karşı karşıya demektir. Bu nedenle her biri sürekli olarak sermayesini daha da arttırma yolları arayacaktır. Burada işin içine pek çok faktör girmektedir. Sermaye yoğunluğu çeşitli şekillerde arttırılabilir, sömürgecilik, teknolojik gelişme, enerji kaynakları üzerinde kontrol, dünyanın daha ucuz bölgelerinde üretim yapma bunlar arasında sayılabilir. Tüm bunlar gerek ulus devletlerin siyasi politikaları gerek bireysel girişim gücü, gerek aktörler arasındaki rekabet ve işbirliği, gerekse bilimsel araştırmaların ekonomik alanda verimli hale getirilmesi gibi hem mikro hem makro düzeyde pek çok faktörün ekonomik yaşam dâhilinde ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Sonuç Olarak

Kapitalizm, sermaye birikimini sınırsız bir şekilde devam ettirebilmenin mekanizmalarını hem ekonomik hem de diğer toplumsal süreçler üzerinden her seferinde yeniden inşa eden bir ekonomik sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Her dört teorisyenin de üzerinde durduğu ana mesele bu sınırsızlığın mümkün olup olmadığıdır. Smith’e göre sınırsız zenginleşme mümkündür. Ancak Ricardo, Marx ve Wallerstein böyle bir imkanın var olmadığı düşüncesinde birleşir. Ricardo’ya göre, emeğin değerinin kaçınılmaz olarak artma eğilimi kapitalizmin sonunu getirecektir. Marx, kapitalizmin sonunun P-M-P döngüsü üzerine kurulu olan sınırsız sermaye birikiminde yattığını iddia eder. Bu döngünün her seferinde daha fazla artı değer üretme zorunluluğuyla anlam kazanması, giderek derinleşen krizlerle kapitalizmin yok oluşunu beraberinde getirecektir. Wallerstein’a göre ise kapitalizmin merkez, çevre ve yarı çevre ülkeler arasında ürettiği kısır döngü onun karanlık geleceğini ortaya koyar.

Yorumlar

 Paylaşın

      Sevimli Dinazor Oyunu   Hesap-Makinesi.apk